Kelimelerin sonu..

23 Temmuz 2010
İstanbula geleli tam 143 gün oldu..
143. günde bu bloğu kapatıyorum.
Zaten yarından itibaren 16 gün gibi uzun bir süre İstanbul'da olmayacağım.
Yazdıklarım burdan silinir silinmez bilmiyorum ama aklımdan silinmeyecek..
Belki başka bi zamanda, başka bi yerde, yeniden..
Şimdilik kelimelerim bitti..

Öznur

..

Tarih 21 Temmuz 2010
ve artık inanmak, ölmeden hemen önce yapacağımız son şey..

Hepsi bu..

16 Temmuz 2010 Cuma
Dün gece İstanbul kazandı, ben yenildim.. yeniden eksildim..
Ne kendimden, ne de senden saklayamayacağım kadar yanıyor canım..
Şimdi yaralarım sarılana, ciğerlerime dolan nefes içimi yakmayıp bana yeniden mutluluk verene kadar olabilecek en sahte duruşa geçiyorum.. Sahte güç numaralarına, sahte gülüşlere..
Seni çok sevdim.. Hepsi bu..

..

Bidaha okudum da çok iddialı konuşmuşum yaw.. Uf napıcam şimdi.. panik içindeyim.. :)

Legolar..

Birbirini tamamlamaya çalışan lego parçaları gibiyiz.. Belki farklı renklerde, farklı biçimlerde ama çok benzer yine de.. ve bir arada çok güzel olabilecek..
Eksikleriyle, fazlalarıyla kabul etmek diğer parçayı.. Geçmişiyle, şimdisiyle, acısı, sevinci, yediği içtiği, ağzı burnu gözleriyle onu o yapan her ne varsa hepsiyle sevebilmek.. Tamamlanmayı, tamamlamayı öğrenebilmek..
Kimi zaman zorlamak birbirini, oturmuyosa yerine zorluyosun beni dediğinde bi süre başka bir yol aramak, yön değiştirmek.. Bir olabilmek adına ufak tefek kırıklara göz yumabilmek.. Eğrilmek kimi zaman bazı yerlerinden, onu eğmemeyi deneyerek.. ama kimi zaman karşılıklı eğrilerek.. ve bundan zerre gocunmadan..
Birbirini tamamlamaya çalışan lego parçaları gibiyiz..
Tarihin tüm sıradan ve sahte birleşmelerine inat kendimize özgü bütünü oluşturabilmek için..

Dost yüzlere hasret..

Bugün 12 Temmuz 2010 Pazartesi. Pırıl pırıl güneşli bir güne uyandı İstanbul..
Hafta sonu azıcık naz, bolca sarılma molası :) biras da dostlarımı özlemekle geçti..

İstanbul'da arkadaş edinmenin zor olduğunu söylerlerdi hep.. İnsan her yerde insan, şehirle alakası yok, her yerde arkadaş edinilir derdim.. Öyle değilmiş yav :) Hakkaten burda arkadaş edinemiosun :)
Mesafelerden mi, bireysel yaşam tarzından mı, meşguliyetten mi bilmiyorum. Henüz mantığını tam kavramış değilim. Ama insanlar arası bi bağ yok burda.. Çoğu kez gözlemlediğim günü kurtarma durumu burda da söz konusu. Burda insanlar her zaman daha az dert peşindeler. O yüzden başkalarıyla uğraşmayı pek sevmiolar :)
İlk geldiğimde ev arkadaşımla arkadaş olmaya çalışmıştım :) olmadı.. :)
Tek başıma vakit geçirmeyi öğrendim. Alışmadım yalnız, öğrendim sadece..
Ankara'daki dolu dolu hayatım, ha deyince toplandığımız 10 kişi.. Dinmeyen kahkahalar.. Öyle çok özliyorum ki.. Nasıl da hissederim dostlarımla beraberken sevildiğimi.. Kabul edildiğimi.. Gözlerine bakınca, sarılınca anlarım..
Şimdi hiç bir sanal paylaşım platformu yetmiyor bana onlarla iletişim kurmak için.. Hatta onlarla konuşmak için bu yolları kullanıyor olmak rahatsız ediyor beni..
Selcen'imin resmini tıklayarak beğenmek istemiyorum mesela.. Görmek istiyorum,
kırmızı çerçeveli gözlüklerinde Karanfil sokağı..
Yüksel caddesinde dolanmayı ve Dost kitabevine girdiğimizde Tübitak kitaplarına dayanamayıp deli gibi borç yapmayı..
Okuldan, ordan burdan konuşmayı, ağlamayı, saçmalasam da dinlenmeyi :), dinlemeyi..

Arkadaşlarımı özlüyorum şimdilerde..
ve mezuniyet günümüzün klasik ama unutulmaz parçası dün gibi geliyor kulaklarıma..
Bir kıvılcım düşer önce büyür yavaş yavaş, bir bakarsın orman olmuş yanmışsın arkadaş.....

Sisler içinde Boğaziçi..

9 Temmuz 2010, Cuma..
Haftanın son gününe yağmurlu uyanan istanbul bugün muhteşem görüntülere sahne oluyor yine.. Malum, artık Üsküdar'dan vapurla sabah yolculukları yaptığımdan bu manzaralara daha çok şahit olma şansına erdim..
Bi balık burcu için pek iç açıcı bi hava değil.. Hele ki hala özlemekteysen.. Fakat sabretmek erdemi burda öğrenmeye çalıştığım en zor şeylerden biri oldu.. :)
Güzelliğini sislerin içine gizleyen istanbul, biz onun bağrından vapurla geçerken istifini hiç bozmadı..
ve bağrını yırtarak geçen herkese ve herşeye rağmen nasıl öyle sakin, kararlı ve sağlam durulur bir kez daha gösterdi..
Bugün cuma..
Bir hafta daha bitti İstanbul'da..

New home, new feelings.. :)

06 Temmuz 2010..
Bir süredir sizden gizlediğim :P ve fakat son zamanlarda çekilmes biri olmama :) ciddi katkılar sağlayan ev problemim dün itibari ile mutlu bir biçimde çözüldü.. :)
Eski evimdeki "cici" kediyi falan hiçbi şekilde özlemiycemi de buradan belirtmeyi bir görev bilirim :)Bu kamuya açık bi blog olduğundan yazımı okuması muhtemel kediseverlerden ve hayvan hakları savunucularından da zerre kadar çekinmiyorum :) Bilakis rica ediyorum ki biri de benim kediye karşı haklarımın olduğunu hatırlasın :)))

Bugün Eminönü'nde yeni evine çeşitli araç gereçler almayı hedef edinmiş olan ben günü bir sürahi ile sonlandırırken geri kalanı ikea adı verilen ve her istanbul'lunun hayatında en az 16 kez gittiği, bir rivayete göre de içinde gezinirken abuk subuk, gereksiz ne kadar şey varsa alınan yere bırakmaya karar verdim..
Hem dondurmayı top haline getirip servis etmeye yarayan bir kaşığa hangi hatunun ihtiyacı olmas ki..

Yannız bu arada televizyonum yok.. :) Acaip sessiz ev.. :) Kitap okuma istek ve hevesim hat safhada.. :)
Böle giderse çok değil 2 ay sora oturduğum yerden yükselirim ben :))))
Wuaaa.. işte macera.. ;)
Önümüzdeki günler yeni evimle ilgili heyecanlı yazılarımı yazmak için sabırsızlanıyorum..
;)

Kapanan mesafeler..

04 Temmuz 2010.. Mesafelerin kapandığı harika bi gün İstanbul'da.. :) Guneş daha parlak, deniz daha mavi, yollar daha kısa, gülümsemeler daha bi uzun hihi.. :)

Her şey birden bire oldu.. (İstanbul'da 5 ay..)

1 Temmuz 2010, Perşembe..
Bugün İstanbul'a geleli tam 5 ay oldu..
Zamanın nasıl geçtiğini farkettim..
Çok hızlı koştum, yoruldum.. Yavaşladım, şehrin temposu dışında kaldım.. Dengemin bozulduğu yerler oldu.. Her hayat gibi, üzüldüğüm, sevindiğim oldu bu kentte..
Öğrendim.. Kalabalığa çarpmadan yürümeyi, vapura binmeyi.. İstanbul'da kendim olabilmeyi, sevebilmeyi.. Hala da öğreniyorum.. Düşe kalka, hata yaparak.. Kimi zaman susmam gerekti konuştum, konuşmam gerekti, sustum.. Yordum, yoruldum.. Özledim.. Ağladım.. 5 ay burda kendimi bişeylere bağladım.. Yeni bir eve, bir işe, bir şehre, bir kalbe..
Korkmadım mı? Korktum evet.. Dönmeyi hiç düşünmedim desem, çocukluk olur.. Ama kalmayı daha çok düşündüm hep..
Kaygılarla doldurdum kimi kez zamanı.. Kimi kez zaman hiç geçmesin dedim..
Çok yalnız da hissettim.. Bütün de..

Kaybolduğum da oldu.. Farkettiğim de.. Görmezden geldiğimde..

Özünde ve aslında insan gibi geçirdim bu 5 ayı.. Olduğum gibi..

ve herşey birden bire oldu..
Birdenbire vurdu gün ışığı yere;
Gökyüzü birdenbire oldu;
Mavi birdenbire.

Her şey birdenbire oldu;
Birdenbire tütmeye başladı duman topraktan;
Filiz birdenbire oldu tomurcuk birdenbire.

Her şey birdenbire oldu.
Kız birdenbire oğlan birdenbire;
Yollar kırlar kediler insanlar...
Aşk birdenbire oldu
Sevinç birdenbire.

ORHAN VELİ KANIK