Tünel'den Beyoğlu'na..

30 Nisan Cuma, 63. gündeyim. Saat 00.30..
ve bu bir Beyoğlu yazısıdır..
Bir rivayete göre Karaköy ile Beyoğlu'nu iki aşık gibi birbirine bağlayan Tünel, bundan tam 136 yıl önce yapıldığında Şeyh-ül İslam'ın "Ölmeden evvel toprak altına girilmez" fetvası sebebiyle müslümanlar tarafından pek kullanılmamıştı. :) Zamanla kabul gören aracın ilk vagonları ahşaptan yapılmıştı ve halatlarla birbirine bağlanmaktaydı..
Bugün Eminönü'nden çıkıp Galata Köprüsünü geçtikten sonra Karaköy'de bu asırlık taşıma aracına atladım ve kısacık bir yolculukla Beyoğlu'na Tünel meydanına çıktım.. Küçük meydanın hemen karşısı Tünel geçidi.. İçeri girer girmez sağlı sollu tahta masaları, sandalyeleriyle meyhaneler.. meyhanelerde insan kalabalıkları.. Yavaş yavaş yürüyerek Nevizade'den yukarı doğru çiçek pasajını geçince buluverirsiniz İstiklâl Caddesi'ni.. ve bu ara sokaklar çok güzeldir.
Bu güzellikten ötürüdür ki Beyoğlu denince akla gelen İstiklâl caddesi tek başına bir gezilesi yer gibi görünse de bu tam bir kandırmacadır. Çünkü o her İstanbul'a gelenin en az bir kez gittiği ve gece gündüz her çeşit insanı ve yaşamı ağırlayan cadde, sağlı sollu sokakları ve pasajlarıyla büyük bir derinliği gizler. Beyoğlu'na bakmayı bilmeyen, onu göremez..

Yukarı Taksim meydanına doğru yürümeye başladığınızda tüm cadde sizinledir artık.. Odakule'nın hemen yanından aşağıya ara sokağa doğru indiğinizde Pera müzesini görürsünüz ki burası zaten Pera'dır.. Pera, Beyoğlu ismi kullanılmadan önce buraya verilen muhteşem addır..

Bu paralelden biraz ilerleyip tekrar yukarı doğru İstiklâl'e çıkıyoruz yeniden..
Biraz ilerleyip Galatasaray Lisesini bulduğunuzda binaya birkaç kez dönüp bakma isteği duyabilirsiniz.. Lisenin tam karşısında biraz içerde anlatılmaz güzellikte bir yer.. Sahaflar çarşısı..
Eski plaklardan şehrin siyah beyaz resimlerine ve 1946 tarihli dergilere kadar aradığınız ve aramadığınız herşeyi burda görmeniz mümkün..
Eski kitaplardan istemeyerek ayrılıp caddede yürümeye devam ediyorum ve sağda bir aralık çıkıyor karşıma.. Bende hiç anısı olmayan bu ara sokak bugün aklımın bir noktasına konduğundan ilerliyorum ve aradığımı buluyorum. Çin Büfe..
Bu yazının ilk notlarını siyah çin mantarlarını beklerken alıyorum..

Yeniden kalkıp caddeye karışma zamanı..

Sol tarafta İnci pastanesi, meşhur Beyoğlu çikolatası, mızıka çalıp şarap parası toplayan genç çocuk..

ve Taksim Meydanı.. Sol tarafta otobüs durakları pektabiki kalabalık..

Tünel'den Beyoğlu'na yazısı bitecek gibi değildi ki otobüs duraklarına gelebildim.. :)
Saat 01.32.. İyi geceler İstanbul..

1 Response to "Tünel'den Beyoğlu'na.."

  1. Unknown Says:

    İstanbul'un ruhunu en iyi yansıtan bölgeye ilişkin, insanı tekrar tekrar gidip görmeye, yaşamaya heveslendiren bir yazı. Eline sağlık Öz.

Yorum Gönder